Son dönemlerde artan aile içi şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. Yürekleri dağlayan bu acı hikaye, bir kadının eşi tarafından kendi kızıyla birlikte vahşice katledilmesiyle sonuçlandı. Olay, sadece cinayetle değil, aynı zamanda toplumsal bir sorunla ilişkili olan alanlarda da büyük bir yankı uyandırdı. Maalesef, bir kadın daha şiddet dolu bir ilişkide hayatını kaybetti. Ancak bu cinayet, kurbanın son günlerdeki sözleriyle de dikkat çekiyor. “Sonum iyi olmayacak” diyerek çevresindekileri uyaran kadın, yaşadığı korkuyu bir türlü ifade edememişti.
Olay, geçtiğimiz günlerde bir mahallede meydana geldi. Eşi tarafından psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalan kadın, yardım talebinde bulunmasına rağmen ne yazık ki destek bulamadı. Aile içi şiddet, birçok kadının hayatını tehdit eden bir mesele olmasına rağmen, toplumsal duyarsızlık ve kayıtsızlık nedeniyle birçok kadın bu durumu yaşamak zorunda kalıyor. Kadının, son günlerde sosyal medyada paylaştığı videolar ve arkadaşlarıyla yaptığı konuşmalar, içindeki korkunun ve çaresizliğin bir yansımasıydı. Dostlarına “Sonum iyi olmayacak” demesi, maalesef haklı çıktığını gösterdi.
Olayın ardından gelen tepkiler ve sosyal medya yorumları, aile içi şiddetin son bulması adına yapılması gerekenler üzerinde yoğunlaşırken, toplumsal cinsiyet eşitliğine dair bir farkındalık oluşturmak için de önemli bir fırsat sundu. Ülkemizde her yıl yüzlerce kadın, benzer durumlarla karşı karşıya kalıyor ve birçoğu korunma talebinde bulunsalar bile, yeterince destek bulamıyor. Bu tür olaylar, sadece ilgili aileyi değil, toplumun genelini etkileyen yaralar açıyor.
Cinayetin ardından sosyal medyada büyük yankı uyandıran bu olay, aile içi şiddetle mücadelede acil önlemlerin alınması için bir kez daha uyanış çağrısı yaptı. Çeşitli kadın dernekleri ve aktivistler, toplumda bu tür olayların son bulması için toplumsal bilincin arttırılması gerektiğini savunuyor. Özellikle, kadınların haklarını korumak ve onlara destek vermek adına devletin ve sivil toplum kuruluşlarının daha aktif bir rol oynaması gerektiği ifade ediliyor.
Uzmanlar, aile içi şiddetin önlenmesi için eğitim programlarının artırılması, mağdurlar için güvenli alanların temin edilmesi ve hukuki süreçlerin hızlandırılması gerektiğini vurguluyor. Aile içi şiddetle mücadele ederken, şiddeti önleyici mekanizmaların kurulması ve şiddet mağdurlarına yönelik psikolojik destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması kritik öneme sahip. Aynı zamanda, yaşanan bu tür olayların kurbanı olan kadınların sesinin daha güçlü bir şekilde duyulması, toplumun her kesiminin bu konuda duyarlı hale gelmesini sağlayacaktır.
Bir annenin ve çocuğunun ölümünün ardından, toplum olarak daha fazla sessiz kalmanın sonuçlarıyla yüzleşme zamanı. Bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması adına, herkesin üzerine düşeni yapması ve aile içi şiddetle mücadelede etkin bir yöntem geliştirilmesi gerekiyor. Bu olay, bir uyarı niteliğinde olup, bizlere hatırlatıyor: Her kadın, hayatının değerli ve güvende olması gereken bir bireydir. Onların yaşadığı korkular, toplumun ortak sorunudur ve bu sorunla yüzleşmek için el birliği ile mücadele etmeliyiz.
Sonuç olarak, sinirsel gerilim ve korkuyla dolu bir hayattan son bir nefesle kurtulmak isteyen kadınların çağrıları, sadece kendileri için değil, tüm toplum için bir aynadır. Artık bu bilinçle hareket etmeliyiz; kadınların yaşadığı acıları duyup, önlem almalı, şiddet ve cinayetin önüne geçmeliyiz. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için, toplumsal dayanışma ve bilinçlenme şart!